ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48 inci maddesi hakkındaki konuşması

Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48 inci maddesi hakkındaki konuşması


Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 48 inci maddesinin (2) numaralı fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Yılmaz TANKUT

Adana



BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ANAYAYASA KOMİSYONU BAŞKANI BURHAN KUZU (İstanbul) - Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 48'inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, hepinizin malumu olduğu üzere anayasalar bir toplumsal sözleşme hüviyetindedir. Dolayısıyla anayasalar yasama organı da dâhil olmak üzere yürütme ve yargı güçlerini bağlayıcı bir özellik arz ederler. Bu durumda da tüm kurum ve kuruluşların eylem ve işlemlerinin ve çıkarılan yasaların Anayasa'ya uygunluğunun tarafsız ve bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, şayet varsa Anayasa'ya aykırılıklarının da düzeltilmesi gerekmektedir. İşte, 1961 yılından beri görev yapan Anayasa Mahkemesinin mevcudiyeti bu değerlere dayanmaktadır. Ancak, ne yazık ki dokuz yıla yakın bir zamandır tek başına iktidarda bulunan AKP Hükûmeti, söz konusu bu değerleri altüst etmiş ve kendi siyasi menfaati için fütursuz ve gözü kara bir şekilde yargıyı siyasallaştırmaktan bir türlü vazgeçmemiştir. Başka bir ifadeyle, kendisinden önceki iktidarların ön kabulle benimsediği Anayasa'ya sadakat ve bağlılık ile hukuksal ve demokratik devlet işleyişine saygı prensiplerini sonuna kadar zorlamış, kendisinin Anayasa'ya ve hukuka uygun davranması gerektiğini unutarak Anayasa'yı ve hukuku kendisine uydurma, kendisine benzetme yolunu seçmiştir.

AKP 12 Eylül 2010'da adalet, eşitlik ve özgürlük içerisinde birlikte yaşama idealini hiçe sayıp hiçbir uzlaşma zemini hazırlamadan ve aramadan dayatma ile aziz milletimizi süslü ve yalan sözlerle yanıltarak Anayasa'nın önemli maddelerini değiştirmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz ise başından beri 12 Eylül ürünü olan Anayasa'nın Meclis içerisinde bir uzlaşma zemini oluşturularak değiştirilmesi gerektiğini söylemişizdir. Ancak, bu haklı çağrılarımıza kulaklarını tıkayan AKP "açılım" denen ihanet ve yıkım projesinin hukuki zeminini oluşturmak, yargıyı siyasallaştırmak amacı ile dayatmacı bir anlayışı, ne yazık ki, tercih etmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün gücümüz ve samimiyetimizle Anayasa değişikliği görüşmelerinde ikaz ve ihtarlarımızı yapmamıza rağmen AKP, açılım olarak ortaya sürdüğü yıkım projesine destek verecek olan bu değişiklikten maalesef vazgeçmeyerek millî devlet yapımızın temelini âdeta dinamitlemiştir.

Sayın milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin Anayasa değişikliğinin neler getireceği ve ülkemizi nasıl bir akıbetin beklediği hususunda yaptığı bütün ikazları, öngörüleri ve iddiaları bugün, maalesef, doğru çıkmıştır. Mesela, "Anayasa değişikliği millî ve üniter yapıyı tahrip eden sonuçlar doğuracak." demiştir. Referandumun akabinde, Anayasa'nın değiştirilemez hükümleri arasında yer alan tek dil ve üniter yapı tartışmaları malum çevrelerce başlatılmış, terör örgütü ve bölücülüğün bir kısım taleplerinin siyasallaşmasına vesile olunmuştur. Terör örgütüyle Hükûmet kurumları arasında yapılan görüşmeler ve pazarlıklar netleşmiş, görüşme olayı bizzat Sayın Başbakan tarafından da kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve HSYK'nın teşkilat yapısında yapılan değişiklikler yargının siyasallaştırılması iddialarını doğrulamıştır. "12 Eylülden hesap sorulacak" istismarıyla oy istenmiş, 12 Eylül ile hesaplaşma adına ise maalesef hiçbir şey yapılmamış, iddia sahipleri bir daha bu söylemleri ve iddialarını ağızlarına dahi almamışlardır. Yargıda hesap vermekten kaçınanlar görevi kötüye kullanma gibi Türk Ceza Kanunu'nun kamu görevlilerinin hesap vermesini temin eden en önemli maddesini değiştirmişlerdir. Bugün ise bölücü hainler ve onların temsilcileri Türkiye Büyük Millet Meclisinin üyeleri polisimizi tokatlama ve taşlama cüretine ne yazık ki, ne hazindir ki sahip olmuşlardır.

Komisyon üyelerimizin muhalefet şerhinde de ifade ettikleri gibi, belirttikleri gibi, Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa Mahkemesi teşkilat kanununda yapılan değişikliklerin hukukun üstünlüğüne ve yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği prensibine uygun düşmediğini ısrarla altını çizerek belirtmiş ve söylemiştir. Ancak en az zararla bu tasarının çıkabilmesi için de yapıcı muhalefet anlayışı gereği görüş ve önerilerini ifade etmiş, etmeye de devam etmekte, yanlışları da mümkün olduğunca engellemeye çalışmaktadır.

Netice olarak, AKP ne yaparsa yapsın, hangi yasalarla kendisini kurtarmaya çalışırsa çalışsın, inşallah, 12 Haziranda ilahi adalet tecelli edecek ve Milliyetçi Hareket Partisinin tek başına iktidarında bütün bu yapılanların ve yaptıklarının hesabını verecek diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

,